VEKALET SÖZLEŞMELERİ VE ESER SÖZLEŞMELERİ KAPSAMININ KARARLAR IŞIĞINDA KARŞILAŞTIRILMASI

Uygulamada taraflar arasındaki ilişkinin belirlenmesinde Vekalet Sözleşmeleri ile Eser Sözleşmeleri arasında sık sık tereddütlerin oluştuğuna rastlamak mümkündür. Sözleşmenin niteliğinin belirlenmesi olası bir uyuşmazlıkta veya uygulamada sözleşme ilişkisine hâkim hükümlerin belirlenmesi açısından önem arz etmektedir keza Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) bakımından iki sözleşme türü için de farklı hükümler öngörülmektedir. İşbu yazı kapsamında ilgili sözleşmelerin hukuki dayanakları, temel özellikleri ve içtihatlar ile doktrin görüşleri kapsamında değerlendirilmeleri ele alınacaktır.

Eser Sözleşmelerinde temel unsur “meydana getirilen sonucun iş sahibine teslim edilmesi” olsa da “sonucun hazırlık aşaması” bu sözleşmeler bakımından önemlidir. Dolayısıyla bu özellik Eser Sözleşmelerini iş görme borcu doğuran sözleşmeler grubundan sayılmasına sebep olmaktadır. Eser Sözleşmelerinin iş görme sözleşmesi olarak tanımlanması Vekalet Sözleşmeleri ile birbirlerine yakınlaşmalarına ve az evvel bahsedildiği gibi zaman zaman uygulamada karıştırılan iki sözleşme tipi olmalarına sebep olsa da iki Sözleşme de birbirlerinden farklı özelliklere ve unsurlara sahip sözleşmelerdir.

       I.            Eser ve Vekalet Sözleşmelerinin Tanımları Bakımından Karşılaştırılması

Vekalet Sözleşmelerinin mahiyeti TBK 9. Bölümünde 13 Madde olarak düzenlenmiştir. Tanımı 502. Madde hükmünde “Vekâlet Sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir” şeklindeki yer bulmaktadır. Vekalet Sözleşmeleri ile vekil, vekalet veren tarafından kendisine yüklenen iş görme borcunu bir zaman kaydına bağlı olmaksızın ve nispeten bağımsız olarak üstlenmektedir. Vekil tarafından sonuç rizikosunun üstlenilmemesi ve/veya vekil veren tarafından bir bedel üstlenme zorunluluğunun bulunmaması bu tip sözleşmeler için önemli birtakım unsurlardır.

TBK kapsamında tanımlanmayan sözleşmelere ise yine TBK 502. Maddesi gereğince Vekalet Sözleşmesi hükümleri uygulanmaktadır. Kaldı ki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 26/01/2022 Tarih 2020/1337 Esas ve 2022/647 Karar numaralı ilamında “Türk Borçlar Kanunu'nda tanımlanmayan sözleşmelere TBK 502 gereğince vekalet sözleşmesi hükümleri uygulanacağından (…)” denmek suretiyle yargılama konusu somut olayında da bu yönde karar kurmuştur. 

Eser Sözleşmeleri ise az evvel de bahsedildiği gibi Vekalet Sözleşmeleri paralelinde iş görme sözleşmelerinden birisi olarak düzenlenmişse de sözleşme tipinin asıl tanımı TBK 470. maddesinde, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde yapılmıştır.

    II.            Eser ve Vekâlet Sözleşmelerini Birbirinden Ayıran Bazı Ölçütler

TBK kapsamındaki tanımlardan da yola çıkarak, eser sözleşmeleri ile vekalet sözleşmelerini birbirinden ayıran bazı ölçütlerin varlığından söz edilebilmektedir. Eser sözleşmesinden söz edilebilmesi için taraflardan birinin eser meydana getirmeye, diğerinin ise bedel ödemeye yönelik taahhüt altına girmesi gerekir. Bu iki unsur Eser Sözleşmesi açısından karakteristik unsurlardandır. Fakat Vekalet Sözleşmesi tanımı irdelendiğinde görülmektedir ki Eser Sözleşmesinde görüldüğü gibi ne sonuç unsurundan ne de bedel ödeme yükümlülüğü unsurundan bahsedilmemektedir. Bir bakıma bu iki unsurun bahse konu iki sözleşme için belirleyici unsurlar olduğunun söylenebilmesi mümkündür.

  • Sonuç Taahhüdü Unsuru

Sözleşmelerin niteliğini belirlerken bu anlamdaki taraf iradelerinin yorumlanması da önem arz etmektedir. Eser Sözleşmelerinde kanunen öngörülen diğer unsurların tamamının bulunmasına karşılık tarafların hukuk sistemimize uygun olarak anlam verilmiş iradelerinin sonuç taahhüdü içermemesi halinde yapılan işin sonunda bir sonuç meydana gelmiş olsa dahi Eser Sözleşmesinden bahsedilmesi mümkün olmayacaktır.

 

Eser Sözleşmesinin tam anlamıyla oluşabilmesi için bahsedilen olgu sözleşme tarafı yüklenicinin bir iş görmesi, bu işin sonucunda bir eser meydana getirmesi ve bu eserin iş sahibine teslim edilmesidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 02/11/2022 Tarih 2020/3-284 Esas, 2022/1423 Karar sayılı ilamındaBurada eser sözleşmesi yapılmasının nedeni, bu sözleşmenin niteliği gereği yüklenici tarafından üstlenilen edim sonucunun da garanti edilmesinden kaynaklanmaktadır. Eser, yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır.” İfadelerine yer verilerek Eser Sözleşmeleri kapsamında sonuç taahhüdünün önemi vurgulanmıştır.

Belirtmek gerekir ki, saç yahut sakal kesme veya boyama, takma saç hazırlama, manikür-pedikür veya dövme yapma gibi edimlerin ise Eser Sözleşmesine konu olabilecekleri gibi yaygın bir görüş bulunmaktadır. Bu edimler insan vücudu üzerinde icra edilseler dahi vücudun dış kısmında sınırlı sonuçlar doğurmaları ve insan vücuduna etkileri bakımından değil taahhüt edilen edimin sonucu bakımından ön planda olmaları sebebiyle Eser Sözleşmesi olarak nitelendirilmektedirler. Yine aynı şekilde, estetik ameliyat neticesinde hastanın istediği ve doktor ile kararlaştırdığı görüntünün/görüntüye yakın bir sonuç sağlanması taahhüdü, doktor ile hasta arasındaki eser sözleşmesi niteliğini taşır.

 

Vekalet Sözleşmelerinde ise asıl olan eser sonucu veya taahhüdü değil vekilin iş görülmesi sürecidir. Bu noktada söylenebilmelidir ki vekil, Eser Sözleşmesi tarafı yüklenici paralelinde bir başarı sonucu vaadinde bulunmamaktadır. Az önce de belirtildiği gibi Vekalet Sözleşmelerinde bir eserin/sonucun meydana getirilmiş olması tek başına sözleşme niteliğini değiştirici bir unsur olamayacaktır.

 

  • Eser Unsuru

Açıklanan hususlar ışığında iş görme sözleşmelerinde işi görecek olan kişinin sonuç taahhüdünün konusunun yahut içeriğinin “eser” kavramının oluşturduğunu söylemek mümkündür.

İlgili doktrin görüşlerine göre de belirtmek gerekir ki, Eser Sözleşmesinin konusu olan bir edimden söz edilebilmesi için bu edimin bir insana yükletilebilmesi ve meydana gelen sonucun bir insan emeğinin ürünü olması şarttır. Yeni Borçlar Kanunu bakımından da Eser Sözleşmesinin konusu ve yüklenicinin edimi belirlerken “imal” kavramına yer vermeyip bunun yerine “eser” kavramına yer verilmiştir. Bu değişiklik ile artık edimin tespitinde imal olunabilen şey kıstasına başvurulmayacağı görülmektedir.

Bir diğer önemli husus ise eser olarak değerlendirilebilecek sonucun mutlaka fiziki bir varlığının bulunması şartının olmamasıdır. Gelişen teknoloji ve yaşamla birlikte artık maddi varlığı bulunmayan edim sonuçlarının da diğer unsurların da karşılanması halinde Eser Sözleşmesinin konusu olabileceği kabul edilmektedir. Bahsedilen şekillerde sonuç doğurmayan bir diğer deyiş ile bir cisme yansıtılamayan edimlerin ise eser sayılması mümkün değildir. Bu noktada bir kişiye eğitim verilmesi, bir hastanın iyileştirilmesi gibi edimler vaatte bulunulmuş olunsa dahi Eser Sözleşmesi kapsamında sayılmayacaklardır.

Gerçekten de Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 21.3.2016 Tarih, 2015/2897 Esas ve 2016/7974 Karar numaralı ilamındaDava, estetik amaçlı lazer epilasyon hizmeti verilmesine ilişkin fesih, bedel iadesi ve tazminat isteğine ilişkin olup, taraflar arasındaki akdi ilişki, TBK'nın 470 (BK. m. 355) ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.” İfadelerine yer verilmiştir.

Unutulmamalıdır ki bu noktada önemli olan diğer unsurların da tespitinin yapılabilmesi; Vekalet Sözleşmesi ile Eser Sözleşmesi arasındaki ince çizginin korunabilmesidir.  Örneğin makyaj yapmak Eser Sözleşmesi niteliğindeyken somut olaya göre bir sanat icrası anlamına geliyorsa bu sefer sanat yönü nedeniyle Vekâlet Sözleşmesi olarak nitelendirilecektir. Benzer ayrım hayvanlara yönelik müdahaleler için de yapılabilmektedir. Bu bakımdan hayvanın veteriner tarafından tedavisi, Vekâlet Sözleşmesi fakat hayvanın nalbant tarafından nallanması ise Eser Sözleşmesi olarak nitelendirilebilecektir.

Bir diğer uygulamada karşılaşılabilecek husus ise mevcut eserde değişiklik yapılması veya tamir edilmesi halleridir. Bu hallerde de edim Eser Sözleşmesi edimlerinden sayılmaktadır. Örneğin Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 03/11/1999 Tarih, 1999/4007 Esas, 1999/3868 Karar sayılı ilamında “Davacının kolundaki dövmeyi estetik amaçla silmek için müdahalede bulunan doktor, aynı zamanda, izi tamamen yok etmeyi de eser sözleşmesinin niteliği itibariyle taahhüt etmiş sayılır.” Denmek suretiyle dövme izinin silinmesi işlemlerinin dahi eser sözleşmesi kapsamında değerlendirileceği bildirilmiştir.  Lakin sözleşme konusu şeyin kendisinde bir değişiklik meydana getirmeyen örneğin yalnızca değişmesini sağlayan taşıma edimleri, eser olarak nitelendirilmeyecektir.

  • Bedel Unsuru

Eser sözleşmesi, vekâlet sözleşmesinden farklı olarak mutlaka karşılıklı edimlere sahip olması gereken bir sözleşmedir. Gerçekten de Yapılan sözleşmede bir bedelin ödenmeyeceğinin kararlaştırılmış olması halinde artık eser sözleşmesinden bahsedilemeyecektir. Ancak önemle belirtmek gerekir ki tarafların sözleşmede yapılacak iş için bedel kararlaştırmamış olmaları, tek basına işin bedelsiz olduğu anlamına gelmemektedir keza TBK 481. Maddesi uyarınca da bedelin önceden kararlaştırılmamış olması halinde bedelin yapılan şeyin değerine ve yüklenicinin masraflarına göre belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Gerçekten de Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi 31/03/2022 Tarih, 2022/278 Esas ve 2022/324 Karar numaralı ilamında Dayanak sözleşmede bir bedel unsuruna yer verilmediği için, sözleşmenin eser sözleşmesi olarak değerlendirilmesi hukuken mümkün değildir. Diğer yandan eser sözleşmesinin tarafları olan iş sahibi ve yüklenici de olayda bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın vekalet sözleşmesi hükümleri çerçevesinde sonuçlandırılması gerekmektedir. Davacı şirketin davalı elektrik şirketi ile bir bedel almaksızın sözleşmede belirtilen işleri bizzat kendisinin yapmasına dair, davalı ile bir sözleşme imzalaması mecburiyeti bulunmamaktadır.” İfadelerine yer verilmiştir.

Unutulmamalıdır ki Vekalet ve Eser Sözleşmelerinin kıyası bakımından bedel unsuru tek başına yeterli bir kıstas değildir. Günümüzde uygulamada çok sık Vekalet Sözleşmelerinde de bir bedel ediminin kararlaştırıldığı görülmektedir. Bu noktada iki sözleşme tipi arasındaki bedel unsurunun fazla benzerlik göstermesi sözleşmelerin ayrımını da zorlaştırmaktadır.

Bedel unsuru açısından bağdaştırılabilecek bir diğer husus ise edimin ekonomik değerinin varlığıdır. Belirli bir iş görmenin neticesinde ortaya çıkan sonucun eser sözleşmesi olarak nitelendirilmesi için aynı zamanda o sonucun maddi yarar sağlayacak şekilde ekonomik nitelik taşıması da gerekmektedir. Vekalet sözleşmelerinde ise   vekilin yaptığı işin bir sonuç vermesi zorunlu olmadığı gibi; ortaya konan sonucun maddi değerli nitelikte olması da şart değildir.

 III.            Sözleşme Niteliği ve Uygulanabilir Hükümler

İşbu yazının başından itibaren belirtildiği gibi taraflar arası ilişkinin belirlenmesi ve sözleşme türünün tespiti; taraflar arasında mevcut veya mümkün olabilecek uyuşmazlıkların çözümünde başvurulabilecek hükümlerin tespiti açısından da son derece önem taşımaktadır. Fakat sözleşmelerin tespit edilebilmesi için başvurulabilecek bir yol daha vardır ki o da taraflar arasındaki mevcut ilişkiye ve/veya somut olay özelliklerine uygulanabilecek hükümlerin tespiti ile ilişki türünün belirlenebilmesidir.

Bu çerçevede bir sonuç üzerinden gerçekleşebilmesi ve “sonuç taahhüdü” ve “edimin sonuç taahhüdüne elverişli olması” kıstaslarıyla yakinen ilişkide olan ayıp hükümlerinin uygulanabilirliği taraflar arasındaki ilişkinin tespiti açısından önemli bir turnusol görevi görmektedir. Gerçekten de bir Eser Sözleşmesinin varlığı halinde yüklenicinin kötü ifası ayıp kavramı ile açıklanabilmekteyken Vekalet Sözleşmesi kapsamında vekil tarafından kötü ifa söz konusu olduğunda ayıptan ziyade özen yükümlülüğünün ihlalinden bahsedilebilmektedir. Keza Vekalet Sözleşmesinin mevcut olduğu hallerde vekil bir sonuç vaadinden ziyade kendisine verilen işin özenle ve sadakatle yapmaya çalışması asıl olandır.

Bir diğer kıstas olarak “Masraflara katılma yükümlülüğü” öngörülebilmektedir. Uygulamada taraflar arasındaki ilişkinin tespiti açısından taraflar arası kararlaştırılan edimin ifası esnasında doğan masraflardan kimin sorumlu tutulduğu veyahut da kim tarafından katlanıldığı ilişkinin tespiti ve yorumlaması açısından önem arz etmektedir. Bu çerçevede masraflara iş sahibinin katlanmasının gerekli olması halinde vekâlet; işi görecek olan kişinin katlanması halinde ise eser sözleşmesi söz konusu olabilecektir.

 IV.       Sonuç İtibariyle

Eser Sözleşmeleri ve Vekalet Sözleşmelerinin her ikisinin de “iş görme sözleşmeleri” olduğunun kabul edildiği bir tabloda birbirleri ile iç içe geçmiş bu iki sözleşme tipinin belirlenmesi ve taraflar açısından yaşanabilecek uyuşmazlıklarda uygulanacak hükümlerin tespiti son derece önem arz etmektedir. Eser Sözleşmesi; yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği tam iki taraflı bir iş görme sözleşmesidir. Vekalet Sözleşmesi ise vekilin, vekalet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Bu noktada taraflar arasındaki ilişkinin tespiti açısından az evvel de açıklandığı üzere;

İş görme edimini üstlenmiş kişinin somut durumda belirli bir sonuç taahhüt etmiş olması, tek başına Eser yahut Vekâlet Sözleşmesi nitelendirmesi yapmak için yeterli olmamasına karşın sonucun önceden taahhüde elverişli olması ile taraflar arasında sonuç taahhüdünün bulunuyor olması halinde Eser Sözleşmesi mevcudiyetinden bahsedilebilecektir. 

Temelde sözleşmeye niteliğini veren edim, iş görmeyi taahhüt eden kişinin edimi olmasına karşılık bir bedel unsurunun bulunmadığı hallerde Eser Sözleşmesinden bahsedilemeyecektir.

Ortaya bir sonuç çıkmasının yanı sıra Eser Sözleşmesi ilişkisi mevcudiyetinden bahsedilebilmesi için ortaya konan sonucun ayıp denetime tabi olması gerekmektedir. Az evvel de bahsedildiği üzere ayıp denetiminin yapılamadığı sonuç hallerinde özen yükümlülüğünden söz edilebilecektir. Özen yükümlülüğü de bilindiği üzere Vekalet Sözleşmelerine ilişiktir.

Yine taraflar arası ilişkinin tespit edilmesi gereken somut olayda, yapılan işin masraflarına kimin katlanması gerektiğine göre de bir değerlendirme yapılabilmektedir. İşbu değerlendirme kapsamında işin masraflarına iş sahibinin katlanacağının kararlaştırıldığı hallerde Vekâlet Sözleşmesi ilişkisi ön plana çıkacaktır.

Elbette ki bahsedilen kıstaslar ve unsurlar taraflar arasındaki ilişkinin tespiti açısından son derece önemlidir fakat kesin tespit garantisi de sağlanmamaktadır. Kesin tespitin taraflar arasındaki ilişkinin somut olay çerçevesinde değerlendirilmesi ve elbette ki taraflar arasındaki mevcut sözleşme hükümlerinin incelenmesi ile mümkün olabileceği unutulmamalıdır.